11 Ağustos 2012 Cumartesi

fddfdfdf

Sarhoşum diye sanma bu naraları. Herşeyin bi taşma noktası vardır. Bi nokta hep vardır. buharlaşmak, kaynama, donma... Herşeyin bi sınırı olouyor. Belki de benim sınırım buydu. İçtiğim lanet olası viskinin  yere dökülen kısmına küfürler ettiğim gibi şuan göremediğim klavyenin tuşlarına ediyorum. Yanlışlıkla döktüm. Özür dilerim. yapmak istemezdim. Ama klavye de hiç görünmüyor be? Az önvce samimi arkadaşlrımla konuştum. Hepsiyle geçmişi yaad ettim. Geçmiş dediğime bakma. Hepsiyle samimiyetm vardı benim. Hepsiyle samimiyetimi senin için kestim. Senin nefesini hissedebilmek için yokettim. Hepsi yaşıyorlar. Sağlar, salimler. En çok da bu mutlu etti beni. Nolcak böyle söyler misin sayın hayat? Senin için kaç kişiden vazgeçip hayatıma son vermeliyim? İnsan kaç damarla yaşar? İnsan kaç lanet olası damarla yaşar ve onları kesersek ne olur? Sen sikilmiş bir fahişenin üzerindeki kıyafet ararken ben kaç insanda kendimi yokedeceğim her becerilişte? Ne ypamamı bekliyorsun? Kendimi pazarlamammı mı? Yoksa altın vuruşla bu işe son vermemi mi? Hayır. Yapmayacağım. Bu işi çözmeliyiz bence. Sen ve ben. İkimiz bu sikik duruma bi son vermeliyiz. Ve becerilecek hayatımıza yön vermeliyiz. Yoksa ikimiz de zararlı çıkacağız.