24 Mart 2012 Cumartesi

240320121846

evden çıkmazsam kendimi öldüreceğim. Yapmamam gerek bunu. Lanet olsun. Yine sokaklara atmalıyım kendimi. hem de hemen.

pullar

Bir kalem gibi hayat. Kurşun bir kalem. Bir tarafıyla yazıyorum. Bir tarafını da inadına düşünürken kemiriyorum. Her kemirdiğimde ağzımda o kalemin dış kaplaması kalıyor pul pul. Düşündükçe kemiriyorum hayatımı. Esen rüzgara karışmak istedim mesela bugün. Değişik birşeyler yapmak istedim. Rayından çıkmayı dileyen bir tren gibi. Gelişi güzel, olduğu gibi.. Ama olmadı. Yine yapamadım. Bir fırsatı daha teptim bugün. Mesela bir kalemi ortadan kırıp, beni yaratan tanrıya fırlatmak istedim. Oysa herkes garip bakışlarla beni izlemeye devam ediyordu. Sinema değildim. Dizi hiç değildim. Popüler kültürü hiç yakalayamamış birisi olarak neden beni izliyorlardı anlamıyorum. Gerizekalı muamelesi gördükçe köreldi toynaklarım. Vurdukça vurdu birileri kamçıyı. Ve canım yanmadı. Bardak bardak kan içtim ben kalemimi kemirdikçe. Sonra suratlarına kustum. Hem de her defasında dolu dolu. Hiç biri bunu farketmedi. Çünkü o kadar komikti ki bu satırlar, hepsi " yine ne yazmış lan hadi bakalım bi taşşak konusu buluruz" şeklinde yaklaştılar olaya. Bugün rüzgara karışmak istedim. Mürekkebe karıştım. Film izlemek istedim. Olmadı. Çünkü çok üşümekteydim. İliklerimi donduran bir soğukla mücadele ediyordum. Bu kadar sıcak(!)kanlı insanlarla içiçeyken üşümek olmazdı. Ama üşüyordum. Çünkü asıl soğuk olan bendim. Elimdeki baltayı hep birilerine savuruyormuşçasına birilerini kaçırıyordum. Çünkü tanrım bana böyle söylüyordu. Hayatıma hükmeden tanrı, elime hem baltayı veriyor hem de kimsenin yanıma yaklaşmasına izin vermiyordu. Hasat dönemi topladığım çürük elmaların içinden "daha iyi" diye seçtiklerim kutsal elma çıkıyordu. Yenmemesi gereken, dokunulmaması gereken bir meyve.. Ağzım pul pul şeylerle doldu yine. Rayımdan çıkamadım bugün. Yine o stabilleşmiş kokuşmuş gündeliklerden sıyrılamadım. Ağzımdaki pul pul kalem kaplamasıyla rüzgara karışmayı denemeliyim. Son bir kez. Denemeliyim. Olduğu kadar..

5 Mart 2012 Pazartesi

- 060312

Buğum buğum olmuş bir zamanın dakikalarını parmaklarımla sayıyorum. Her dakikada tükenişlerim kalbimden tüm hücrelerime pompalanıyor. Sokakta yürüyen herhangi bir adamım ben. Nefes alıp veren herhangi bir canlı. Peki neden aksi yönde yürüyorum dalgalara doğru? Neden beni yutacak olan şeylere izin veriyorum. Neden ellerimdeki kan hiç silinmiyor? Neden altına pisleyen bir çocuğun pişmanlığına gizleniyor bu hırçın gülümseyişler? Biliyorum. Kendimi eritiyorum. Kendimi olmaz sınırlara atıyor, olabilitesi yüksek kıvamlarda tekrar tekrar yoğuruyorum. Ben imkansızı istemiyorum. Ben kendimi istiyorum. Yoğurdukça içimden çıkan cam parçaları ellerimi doğramaktan nasıl usanmadıysa, ben de bu lanet rüzgârın uğultusuna müziklerimle savaş açıyorum. Yapabileceğim tek şey kulaklığımı takmak. Ve kalabalığa karışmak. Sokakta yürüyen herhangi bir adam gibi. Nefes alıp veren herhangi bir canlı gibi. Doğru yönde miyim? Kendimi sindirdim artık yeterli diyorum ama hep bir yangın merdiveni kumpası oluşuyor travmatik bir anda. Çok yolum var. Gitmeliyim. Sokakta yürümek zor iş. Nefes alıp vermek ümit vaadetse de, sokakta yürüyebilmek, hiçbirşeyi belli etmeden devam edebilmek zor iş.
Zaman yine buğum buğum. Ve ben parmaklarımla dakikalarını çekiyorum. Her dakikada tükenişlerim kalbimden tüm vücuduma yayılıyor.






 Tükeniyorum. Direniyorum. Çok yolum var. Gitmeliyim.
060312 -

4 Mart 2012 Pazar

180212-


Şırıl şırıl akışını duyar gibiyim
Bileklerimdeki olgunluğun.
Vahşet bile kelime kelime doğranmışken
Bu gözyaşları anneme mi?
Yoksa arkamdan ağlamayacak
Beşi beş para etmez insanlara mı?
Hani varoluşumun sebebiydin sen?
Nerde o rendelenen yalnızlık?
Yatağımıza serdiğimiz o örtü misali
Vücudumu sardı şimdi ayazlar.
Yokluğunun ayazları ey sevgili.
Varlığındaki sıcaklığın izleri bunlar


Şimdi sakin olamıyorum nedendir bilinmez
Öksürdükçe anılarım çıkıyor
Ağzımdan, burnumdan, kulaklarımdan..
Şimdi tutunamıyorum o kuru dallara
Elimi attıkça batıyorlar
Kanatıyorlar ellerimi..
Şimdi utanıyorum sormaya tanrıya
Tutacak mı yine ellerimi?


Şırıl şırıl akışını duyar gibiyim
Bileklerimdeki olgunluğun.
Vahşet bile dilim dilim
Gözyaşlarımı silemem bu durumda.
Yoksa arkamdan ağlayacak mısın?
Yoksa arkamdan çiçekler mi atacaksın?
Üzerime attığın o bi kaç soğuk toprak
Anılarımızla mı bezeli olacak?


Hani varoluşumun sebebiydin sen?
Yokolurken ben nerdesin?
Nerde o rendelediğimiz yalnızlık?
Kalmamıştı hani hiç?
Yatağımıza serdiğimiz örtünün yerini
Tozlar almış şimdilerde.
Vücudumu yattıkça sarıyorlar.
Saçlarım sakallarım birbirine girmiş
Varlığındaki sıcaklığının izleri
Olgunluğun aktığı yerdeler.
Bileklerimdeler.


Şimdi sakin olamıyorum nedendir bilinmez.
Öksürüyorum durmadan.
Kusuyorum.
Ağzımdan burnumdan kanlar akıyor.
Şimdi tutunacak dalım kalmadı.
Hem de hiç.
Ellerim minik kıymıklarla dolu.
Şimdi utanıyorum sormaya
Tanrım?
Orda mısın?
Yoksa bu is kokan yalnızlığıma
Sende mi ortaksın?

-180212
Devrik İlah
Sessizce sokul bana. Sessizliğime çare ol. Suskunluğuma ilaç.. Öyle ihtiyacım varki cevaplara.. Öyle doruklardaymışımki duyguların, gözlerimden yüksek hızda akıyor olamayanlar, ben, hayat, her nefes, yaşayamadığım anılarım, o hayalimdeki kitaplığım, sahaf dükkanım.. İsmini koyamadığım bir vazgeçişle hayatımdaki yalancı olaylara gömmenin vakti. Vakit acı çekiş vakti. Sürünüş vakti. Umarım yazacak çok satırlarım hep olur. Umarım. Satır yoksa nefes yok..

" Herkes gitmek zorunda..
Herkes bitmek zorunda..
Kalması gereken sensin
Kimsecikler yokken,
Oturduğun o bankta.
Yapman gereken
Soğuğu içine çekmek.
Üşüyen parmak uçlarını
Sıcak damlalarınla ısıtmak. "

Yitirilen bir duyguydu bizim için
Doruklarında olduğum bu yalnızlık.
Kokundaki büyüye kapılmışken
Veremediğimiz yeminlere hasret kaldık.
Ve sen giderken
Adım adım benden
Ben severek taşırım
Payıma düşeni.
Yapmam gereken
Soğuğu içime çekmek.
Üşüyen parmak uçlarımı
Gözyaşlarımla ısıtmak.

Sen herkes değildin aslında.
Gitmene olanak yoktu.
Tanımamıştım sana böyle bir hak.
Ne oldu da gittin benden?
Doruklarındaki bu yalnızlığa
Neden ittin beni?
Neden?
Kimsecikler yok bu bankta
Kalmam gerekiyor.
Yine.
Ve öğrendim yeniden.
Gitmesi gerek herkesin.
Bitmesi gerek herşeyin.
Kalması gereken benim, sensin, o.
Ne farkeder?
Hep bir bank bulunur oturacak.
Hep üşür parmaklar.
Hep damlar gözyaşları.
Ve gözler takılır
O görkemli karanlığa.
Aydınlık olmasını diler gibi.

" Herkes gitmek zorunda..
Herkes bitmek zorunda..
Kalması gereken sensin

Kimsecikler yokken,
Oturduğun o bankta.

Yapman gereken
Soğuğu içine çekmek.
Üşüyen parmak uçlarını
Sıcak damlalarınla ısıtmak. "


20.08.2011
Devrik İlah

Akşam Pazarı



Zifiriliğimin sabahlarına gelen
Buram buram bir çim kokusu..
Yeni nemlenmiş gözler gibi,
Ve taptaze bu yalnızlık korkusu
Alır da içine götürür beni..
Bazen de bir ağırlık çöker.
Çöker de içime götürür beni..
Götürür uzaklara..

Kağıtlara yazarım uykusuzluğumu.
Bazen hiç hoşuma gitmez yazdıklarım,
Karalarım üstünü.
Belimi kıran duygular misali
Gözümden akana sebepler gibi
Kırılır kalemimin ucu
Tıpkı kalbim gibi.
İşte bu korkudur
Zifiriliğimin yegane sebebi.
Sabahları taze çim kokulu.
Hem de nemliler.
Tıpkı gözlerim gibi.

En tazesinden bu yalnızlık korkusu.
Üstelik akşam pazarından alındı.
Çok ucuz..
Hisset?


11.08.11
Devrik İlah

Gözlerim kaşınmaktan yorulmadı. Bir aksilik tablosunda boğulmuş suratsız herifin teki olmak can sıkıcı. Hele ki kravatın seni sıkıyorsa. Henüz takmadan..

Gözlerimi kaşımaktan yorulmalı hayat. Bir aksilik tablosunda boğulmamak için çabalayan suratsız herifin teki olduğunu farketmek can acıtıcı. Hele ki yanın boşsa bir bankta.. Henüz pes etmeden.. Çünkü çabalamak senin kanatlarındaki minik tüylere benzer. Çabalarsın uçmaya, tüylerin uçuşur sağa sola.

Gözlerimi kaşımaktan yorulmalı mı hayat? Bir aksilikse bu tablo; boğulmamak için çabalıyosam suratsız olmam doğal değil mi? Hele ki, tutunduğun tutamakları bırakmaktan korkmak varsa işin ucunda. Bu durum yüreğimi dilim dilim doğramakta. Hayat soluna doğru devam etmekte. Ama kafan sağda kalmış. Arada sırada ileri geri de gitmektesin. E lanet olası dengeyi nasıl yakalayacağım ben? Gözlerimi kaşıyarak mı? Hiç sanmıyorum.

Gözlerim kaşınıyor. Aksilik tablosuna düşen yeni renkler, suratsızlığımı boyuyor. Çok can sıkıcı. Çok. Hele ki kravatım beni sıkmaya başlamışken takmadan..

Ne yapmalı?
Yazmaya mecalim yok. Kalemim bile yorgunluk içinde. Sanki derimi yüzüyor bu bakışlar. Sığınağı yok gözlerimin. Bir ok gibi saplanmakta tüm yokluğun. Yokluğundan kaçış yok.. Yokluğun.. Varlığım da yok, yok yokluğunla. Sadece anlamsız bakışlar var tenimde. Kaybolmamakta ısrarcı bir terbiyesizlik beslemekten başka bir çarem kalmadı seni bana getirmeyen bu şehire karşı.
Maviliklerde de toplayamam zihnimi oldum olası. Bu yüzden mi bu sahil yolları sana çıkmakta? Bir gökkuşağı bağlanmış gözlerine en kıymetli bulutumun.. Ama hâlâ dünyam karanlıkta.
Söyler misin bana tanrıları kıskandıran yalnızlığım, senin süren hiç mi dolmamakta?

" Tanrı'yla aynı fikirde değilim
İntihar edenlerin
Cehenneme gideceği konusunda
Kainatın yaratılışına
Katılmaktan bıktığımda ruhum
İntihar edeceğim bende
Denenmemiş bir yolla

Nerdeyse bütün akıllı kalpler
İntihar edipsiktir çekmiş yeryüzüne

Ben ateist değilim, babasıymış gibi
Tanrı'ya küsen bir çocuğum
Eğer Tanrı intihar edenleri ve Nietzche'yi
Cehenneme gönderirse
Cehennemde yanmayı tercih ederim bende
Tanrı dürüstlüğü sever..

Tantı'nın hayal gücünü beğenmiyorum

Ben Tanrı olsam
Peygamberler göndermez
Direk konuşurdum insanlarla

Ben Tanrı olsam
Hitler'i iyi kalpli bir Yahudi olmakla cezalandırırdım
Yahut yetenekli bir yazar yapardım onu
İçindeki kötülüğü insanlara değil
Tuvallere boşaltırdı

Ben Tanrı olsam
Devletler yok olur
Gül kokulu bireyler var olurdu sadece
Atlar çılgın zamanlar koşardı
Ben Tanrı olsam
Düşünce gücüyle herkesin
İstediği karakter olmasını sağlardım
Dünya bir şiirin
Yaratılım sürecine dönüşürdü böylece

Ben Tanrı olsam intihar ederdim
İnsanlarla birlikte
Acı çekmeyi öğrenemediğim için.. "
                                      -Cesar Mendoza..

Ellerine güneş battı
Ve şafak kızıllaştı kanıyla.
Dudaklarındaki esinti,
Kimsenin bilmediği bir cennetti.
Ölmeliydi,
Yaşamayı bilmedi.
Gitti.

Düz Saçlı Yalnızlık

Şehir aktıkça düzleşiyor saçlarım.
Sanki beynimi çiğniyorlar.
Bir nehir geçiyor bedenimden aslında.
Ben dudaklarında takılıyorum..
Doya doya bakamadığım o gözlerine
Şarkılar mırıldanıyorum..
Hep aynı mısrada kalıyorum.
"Kavuşmak yok şimdilerde"..

Hüznümü serpiştirdim sokaklara,
Eksikliğimin şehrinde
Kaybolmamak için..
Oturamadığımız o bank
Çıkıyor sürekli karşıma.
Adım adım kaçıyorum,
Tutmamak için birbirini
Ceplere gizlenen iki el gibi..
Şimdilerde yağmurlu bir hava hakim.
Ve ekşi bir tat bırakıyor bu viranelik.
Artık toz toprak kokar bu beden.
Yalnızlığı ona hükmeder.


Şehir aktıkça düzleşiyor saçlarım.
Sanki beynimi çiğniyorlar.
Bir nehir geçiyor bedenimden aslında.
Ben dudaklarında takılıyorum..
Doya doya bakamadığım o gözlerine
Şarkılar mırıldanıyorum..
Hep aynı mısrada kalıyorum.
"Kavuşmak yok şimdilerde"..
...
...
" Kavuşmak yok şimdilerde..
Yağan yağmur bile..
Yalnızlığıma eşlik etmekte.. "


20.03.2011
Devrik İlah

Sadık Dost


Yalnızlığım..
Ne sadıkmışsın bana?
Ne kadar çok yüzmüşüz seninle
Soğuk ırmaklarda hayallerimin peşinden.
Hep sen eşlik etmişsin farkettirmeden.
Ne filmler izlemişiz sinema köşelerinde..
Ne kadar çok beklemişiz gidenlerin dönmesini.
Ne kadar da özlemişiz..
Kadehlere döşemişiz bütün kederimi.
Bazen de ben yazmışım, sen okumuşsun içimden.
Bir tabak yemeği paylaşmışım seninle.
Dost olmuşsun bana,
Dostmuşsun bana..

Diğerleri gibi isyan etmeyeceğim varlığına.
Seninle çok uyumluyuz nasıl olsa.
Ben kimse yokken zaten seninleyim..
Kimse yokken mi?
Sokakta kalabalığın arasında..
Orada da benimlesin.
Mesela seninle alışverişe gitmek çok eğlenceli.
Hep aynı kitapları seviyoruz nedense.
Evin ihtiyaçlarını beraber alıyoruz mesela.
Giydiğim herşeyi beğeniyorsun.
Taktığım her bilekliği ve küpeyi.
Sevdiğimiz bisküviler,
Parfümün bile benimkiyle aynı.
En çok da
Beni dinliyosun ya,
Çok seviniyorumı..

İçki masrafın da yok birader!
Aldığım vodkayı paylaşırsın hep.
Hiç ayırt etmezsin.
Sigara da kullanmıyosun.
Hele kafalarımız kıyak olduğunda,
Açılır eski defterler,
Toza boğuluruz seninle.
Ben anlatırım..
Sen dinlersin..
Dinlersin de,
Yahu bi tepki ver?
Sarhoşken bari aç şu ağzını..
İki kelime et..
Senden beklediğime inanamıyorum bunları..
Kafam kıyak, ona ver..

Yalnızlığım..
Ne sadıkmışsın bana?
Ne kadar çok yüzmüşüz seninle
Soğuk ırmaklarda hayallerimin peşinden.
Hep sen eşlik etmişsin düşünmeden.
Ne filmler izlemişiz sinema köşelerinde..
Ne kadar çok beklemişiz gidenlerin dönmesini.
Ne kadar da özlemişiz..
Kadehlere döşemişiz bütün kederimi..
Bazen de ben yazmışım,
Sen okumuşsun içimden.
Bir tabak yemeğimi bile
Paylaşmışım hiç düşünmeden..
Dost olmuşsun bana,
Dostmuşsun bana..
Bi de..
Bi de konuşsan..
Biliyorum, sen de sevmiyosun beni.
Kurtulmak için yer arıyorsun.
Herkes gibi..



20.03.2011
Devrik İlah

Karamsar Kalem


Bir karamsar kalemim ben.
Her dokunduğum satırsa, sen.
Mürekkebi gözlerimden süzülür,
Ucunda acı bir haykırış..

Resmine bakar bakar yazardım.
Kayboluyor dediği gibi saçlarında
Sonu olan sonsuz zaman..
Issız bir dert bu kaleminki.
Issızlık dert.
Yalnızlık tek ortak.

Bir karamsar kalemim ben.
Her dokunduğum satırsa, sen.
Mürekkebi gözlerimden süzülür,
Ucunda acı bir haykırış..

Susmadı o sesler,
Hep tekrarladı adını.
Hep tekrarlardı adını.
Ben koparırdım bir düş mavisini
Gece inlerdi yalnızlığımla.
Dudaklarım titrerdi.
Dudaklarımı titretirdi o gülüşün.
Şimdiyse sıcaklığın satırlarımda..
Şimdi kokun burnumda..
Ve
Şimdi karamsar bir kalemim ben.
Her dokunduğum satırdaysa yine sen.
Mürekkebi süzülüyor gözlerimden,
Ucunda bir acı haykırış..
Söylesene..
Bitecek mi bu bekleyiş ??

13.03.2011 // 05.27
Devrik İlah

Parlamalar yine kesilmiyor. Ardarda gözlerime vuruyorlar. Ben. Ben yokolmak istiyorum bu zamanlarda. Uyuşan suratıma tüküren tanrımın terazisi yine sen tarafımdan ağır basıyor. Yo hayır. Sayılar beni sonsuz kılmıyor. Atların şahlanıp toynaklarını göğüs kafesime her nefes alışımda vurması normal gelir oldu. Ve bir de özledim. Takılan bir çivinin kolumu yırtması ne kadar acı veriyordu, unuttum. Seni aklıma takıldığında da aynı acı oluyo yüreğimde. Bi de deniz kokulu sarılmalar zorluyo yüreğimi. Hepsi bu kadar.


.
Ben ölmekteyim yine,
Sense ben öldükçe ölümsüzleşmekte.
Kırmızı bir kutunun içindeyim.
Sadece karanlık görünmekte.
Ben ölmekteyim yine,
Sense ben öldükçe ölümsüzleşmekte.
Ben ölmekteyim yine
Sokaktaki taşlar kadar katısın
Bir mavilik tutturmuşsun ki,
Kana bulanmış elleri.
Bir derin nefes tadındaki seni
Ciğerlerim yine alıp vermekte.
Ben ölmekteyim yine,
Sense ben öldükçe ölümsüzleşmekte.


Devrik İlah.

İthafsız Yankılar vol8

Naber?
İyiyim ne olsun..
Aynıyım işte.
Bildiğin gibi..
Hayat bu sürüklüyor
İstemesen de seni.
Aslında karanlığımda boğulmaktayım
Alamıyorum elime kalemi.
Kemanım da suskun.
Tüm notalar sen kokuyor.
Artık şarkı yazamıyorum.
Ellerim de titriyor zaten
İlaçlarmış nedeni
Bilmezler içimdeki depremleri..

Sisli bir hava var dışarıda,
Tadı özümsenmemiş duygular
Rengi yaşlı ve yıpranmış bir aşk
Hiç hissedemediğim şevkat gibi.
Bakamadığım gözlerinde mi kaldı
Hayatın tüm renkleri?
Neden bu lanet dünya
Siyah ve beyazlarla bezeli?
Ben seni istemiştim sadece.
Kemanımla gönderdim rüzgara
O anlamlı ismini..

Duydun mu dediklerimi?
Alamıyorum elime kalemi.
Kemanım da suskun.
Tüm notalar sen kokuyor.
Artık şarkı yazamıyorum.
Ellerim de titriyor zaten
İlaçlarmış nedeni
Bilmezler içimdeki depremleri..
Onlar bezenmişler kuklalar gibi.
Hissedemiyorlar gerçek hisleri.
Hiçbiri koklamıyor mesela
Havadaki o buğulu seni.
Gülüşerek yürüyorlar yolda
Farketmiyorlar bile beni..
Yada gözlerimden akan
Renksiz seni..

Alamıyorum elime kalemi.
Kemanım da suskun.
Tüm notalar sen kokuyor.
Artık şiir yazamıyorum.
Bileklerim de kanıyor zaten
Sen..
Bu dünyada yoksun ki?
Kaç kişinin akar bileklerinden
Anılardaki gülüşme sesleri?
Neden kırmızıdır mazi hayalleri?
Başım dönmeye başladı.
Uzaklaşmaktayım soluk soluk.
Gözlerimi kapatıyorum şimdi.
Bırakıyorum elimden kalemi.
Kemanım hep suskun kalıcak.
Sen kokan notaları
Duymayacağım artık.
Şarkılar?
Hatıramız olsun yer yüzüne.
Bileklerimden akıyorsun oluk oluk
Herkes intihar diyecek sebebi.
Bilmezler ki..
İçimdeki depremleri...


22.11.2010
Devrik İlah

İthafsız Yankılar vol7



Karanlıklar kaplar gökyüzünü
Göremiyorum artık
O parıltılı yıldızların mabedini..
Gözlerim oyulmuş
Kanar durur..

Beraber bakardık
O yıldızların ötesine
Yatağa uzandığımızda
Taş duvarlarda bile
O parlak geleceği görürdük
Sonra ben senin gözlerine bakardım..
Asıl geleceğimi orada bulurdum.
Ardından dudaklarında kaybolurdum.
Hem de ne kayboluştu o?
O an gözlerimizi kapatırdık,
Çünkü ikimizde o yıldızlara doğru
Küçük bir seyahate çıkardık..
Gökyüzüne yükseldikçe
İnsanlardan uzaklaşırdık
Ve hepsi minik aptal bir detay olarak
Gerimizde kalırdı..
Dünyadaki tek canlı sanki
Sadece bizdik o an.
Büyüne kapılmış şekilde
Mabedimize doğru ilerlerdik
El ele..
Göz göze..
İbadetimiz aşk,
Sembolümüz dudakların..
Mabedin kapısı aralanırdı..
İçerideki parıltılar
Bizleri ölümsüz kılardı
Adım adım ilerlerdik
Kutsallığının önünde
Diz çökerdim..
..
.
Nefessiz kalmanın zorunluluğuyla
Dudaklarını çekerdin..
Bense boynuna sarılırdım..
Kulaklarına o sözcükleri fısıldardım..
O kutsal yazıtlarımızın
En kutsal ayetlerini..
"Seni seviyorum"
"Hep benimle kal, SONSUZA DEK"
"Herşeyim"
..
.

Karanlıklar kaplamış tüm gökyüzünü
Göremiyoruz artık
O parıltılı yıldızların mabedini..
Gözlerim..
Görmüyor bu dünyayı artık..
Hep başım yere eğik..
Akan kalabalığın içinde
Yürümekteyim..
Herşey çok hızlı
Bense çok gerideyim..
Ve duymak istemediğim
O içimdeki ses sesleniyor:
" -Hep fısıldardın ya kulağına?
Sonsuzluk geldi de geçiyor.."


24.10.2010